Damsız Girilmez

erdal: enver baba, bu gece burada bitmez. gel bir de eskiyeni'ye girelim.
enver: hacı, ben bugün eğlenceye doydum. kafam da bir milyon oldu.
erdal: ama bugün senin doğum günün.
enver: sağol abicim, kutladık bitti. hadi, dönelim hacım, dağılalım evlere.
erdal: vallahi bırakmam, billahi bırakmam. giriyoruz içeri. hesaplar benden.
enver: hacı bak, hesabında filan değilim de... kaldırmaz şimdi eski kırkbeşlik filan.
erdal: ölümü gör. hem bak içerisi de güzel gözüküyor. şu giren çıkan kızlara bak. şu sarışın sarışın, esmer esmer geçen bulutlara bak. hiç itiraz kabul etmem; giriyoruz.
enver: anlaşıldı, senden kurtuluş yok.
bodyguard: buyrun beyler?
erdal: ıyi geceler.
badigard: hop, nereye arkadaşım?
erdal: ıçeriye...
badigard: damsız alamıyoruz arkadaşım.
erdal: ne?
badigard: damsız almıyoruz?
erdal: "parlez-vous français?"
enver: arkadaş damsız girilmez diyor, sen ne diyorsun erdal'cım?
erdal: ne bileyim abicim, dam filan deyince benim aklım fransa'ya gitti. dam kavalye hesabı.
enver: neyse hacı, gel oradan türkiye'ye. geldin mi?
erdal: geldim.
badigard: hoşgeldin abicim ama damsız almıyoruz.
erdal: bu nedirarkadaşım, bar değil, sanırsın nuh'un gemisi.
badigard: ne alaka kardeşim?
erdal: hani her hayvandan birçift hesabı. anladın mı?
enver: hadi erdal'cım, bak, almıyorlar, biz yavaştan gidelim.
erdal: yok abicim. ben buraya girmeden gitmem buradan. dur bak nasıl alacaklar şimdi... arkadaşım, neydi senin adın?
badigard: selahattin.
erdal: hah, bak selahattin kardeşim, biz bu barın eski müşterisiyiz. ben uzun zamandır yoktum buralarda, arkadaş da askerden yeni döndü. bugün de doğumgünü...
badigard: o zaman hiç almayız.
erdal: selahattin kardeş bizi burada herkes tanır.
badigard: ben tanımıyorum.
erdal: öyleyse tanışalım: ben erdal sert. bu da arkadaşım enver sarı. tanıştığımıza memnun oldum selahattin. hadi izin ver de girelim artık.
badigard: arkadaşım, kapamayın artık dükkanın önünü, almıyoruz. damsız almıyoruz.
enver: hadi erdal'cım, arkadaşların işine engel olmayalım. gecenin tadını kaçırmayalım.
erdal: iyi pekiyi, gidelim. ıyi geceler selahattin'cim... abi niye vazgeçiyorsun hemen. ben almıştım elemanı kafa kola. iki dakika daha muhabbet etsek içerdeydik.
enver: erdal'cım, iki dakika daha muhabbet etseydin yerdik odunun hasını.
erdal: abicim sen çok uzak kalmışsın sivil hayattan. dur bakalım. biz buraya gireriz.
enver: inat etme erdal, üstümüz başımız da uygun değil. hadi paşa paşa gidelim eve, tatsızlık çıkmasın.
erdal: ne varmış üstümüzde başımızda... affedersiniz, pardon, bir şey sorabilir miyim?
kız: iyi, sor bakalım.
erdal: bugün arkadaşımın doğum günü. kendisi çok kısa süre önce askerden geldi.
kız: param yok, arkadaşım lutfen.
erkek: hanfendi bakın yanlış anladınız. arkadaşım... param yok mu!... biz dilenci miyiz hanfendi! ha,paranız yoksa biz verelim, o ayrı... şimdi arkadaşım diyordum, askerden yeni geldi, ilk defa çıkıyor . ayıptır söylemesi, biz bu gece kumsal lokantası'na gittik, bir güzel içtik. sonra arkadaşım, ismi enver'dir, erdal, dedi bana. benim adım da erdal'dır bu arada. sizin isminiz neydi?
kız: ay!
enver: affedersiniz, arkadaş biraz sarhoş da, siz onun kusuruna bakmayın. aslında şey demek istiyor.
erdal: kalbimi kırıyorsun enver baba, hem de bir bayanın yanında. hem ben sarhoş değilim. bayandan bir ricada bulunmaktı maksadım.
enver: biz içeri girmek istedik ama damsız almıyoruz dediler. ıçeri kadar sizinle girsek?
kız: ha, öyle söylesenize... merhaba, arkadaşlar benimle...
badigard: yalnız hanfendi, damsız alamıyoruz.
kız: damsız alamıyor musunuz! ben varım ya işte.
badigard: siz girebilirsiniz bayan ama arkadaşları alamıyoruz.
kız: benimle beraberler dedim ya...
badigard: ıkisi de mi?
kız: zevzekliğin lüzumu yok.
badigard: yok, bayan yanlış anlamayın, beyfendilerden biri çok sarhoş, alamayız.
erdal: öyle desen arkadaşım, sarhoş alamayız de, niye damsız alamıyoruz deyip duruyorsun. pekala alıyorsunuz damsız değil mi? sarhoş da olmadığıma göre?
badigard: sen başıma bela mısın arkadaşım: almıyoruz dedik, almıyoruz.
erdal: ama bak selahattin'cim. tamam, bak sen de emir kulusun, seni de anlıyorum.
badigard: beyfendi!
enver: hadi erdal'cım, biz ufaktan kaçalım.
erdal: yok enver baba, biz bu gece, bu bara gireceğiz.
enver: abicim ne uzattın ama muhabbeti...
erdal: kırıyorsun beni enver baba.
enver: oğlum ne kırması. ben senin iyiliğin için diyorum. adam fena kıracak bizi.
erdal: kıramaz abicim, dağbaşı mı burası.
enver: erdal'cım, buraların kuralı da buymuş demek ki. başka gün geliriz.
erdal: başka gün olmaz, ben bugün bu bara girerim arkadaş.
enver: ıyi pekiyi, ne halt yersen ye, ama ben gidiyorum.
erdal: ayıp oluyor enver baba, öyle haltlı maltlı konuşmak yakıştı mı sana!
enver: erdal içince hiç çekilmiyorsun ha.
erdal: ne alakası var abicim. ben senin doğum günün için uğraşıyorum. ıyi tamam, sen git. ama ben giriyorum.
enver: tövbe tövbe...
erdal: ne dersen de, ben giriyorum. sen nereye gidersen git, ama bil ki çok kırıldım.
enver: hayda... az bekle illa gireceksen bizim kızları arayalım, gelirler.
erdal: kardeş, selahattin kardeş?
badigard: damsız alamıyoruz arkadaşım.
erdal: "damsız alamıyoruz, damsız alamıyoruz." sen başka laf bilmez misin arkadaşım.
badigard: bak, erdal kardeşim, bu gece böyle olsun. sonra, başka gün alırız. olmaz mı? hem içeride parti var. yalnızca davetlileri alabiliyoruz.
erdal : biz de bunu yedik!
badigard: ister ye ister yeme. bu akşam bu bara giremezsin arkadaşım. beni şiddet kullanmak zorunda bırakma.
enver: erdal.
erdal: ne var abicim ya, çekiştirme beni öyle. almıyorlarsa almıyorlar. kendileri kaybeder. ama ben de bir daha buraya gelirsem iki olsun. .mına koduğumun herifine bak. ulan meyhaneye gidersin, gamsız girilmez; bara gelirsin damsız girilmez. niye açıyorsunuz ulan o zaman, bu .iktiğimin barını.
badigard: pardon bilader, bir şey mi dedin sen?
enver: yok be hacı, kendi aramızda konuşuyoruz.
badigard: ha, bilelim de bir yanlış olmasın.
erdal: yanlış olursa ne olacak?
badigard: la havle...
enver: hadi hacı hadi...
erdal: yok ama, ben bugünü unutmam. yazdım buraya. seni de unutmam selahattin.
badigard: beyfendi alıp götürür müsünüz, elimden bir kaza çıkacak şimdi.
erdal: gitmiyorum lan, şuradan şuraya gitmiyorum. allahın sokağına da damsız almıyorsunuz ya.
enver: abicim, ne uzatıyorsun. birazdan bizim kızlar gelecek, küp'ün önündelermiş.
erdal: şimdi de almasınlar da göreyim. erdal sert'i bara almayacak adam daha anasından doğmadı.
badigard: bana mı diyorsun arkadaşım?
erdal: evet arkadaşım sana diyorum var mı, sana. ıki gün yüzümüzü unuttuk diye. takım elbise giyiyoruz diye. biz bu ortamların adamıyız. sor bakalım, bir gün bir olay çıkarmış mıyız? bir gün bir yanlışlık yapmış mıyız? neyse kızlar geliyor diye daha fazla konuşmuyorum.
badigard: konuşsan kaç yazar lan hırt. buraların adamıysan anla o zaman sen de badigardların halinden.
erdal: kırıyorsun bizi selahattin'cim, biz emekçi adamın en yakınıyız. onun mücadelesi bizim mücadelemizdir. onun emeği en değerli bir emektir.
badigard: sağol abicim, yalnız yolu biraz açarsak.
enver: kızlar da geldi.
kızlar: arkadaşlar bizimle.
badigard: buyrun.
bar sahibi: a, naber zeynep? enver, sen nerelerdeydin, yoktun uzun zamandır.
enver: askerdeydim..
bar sahibi: geçmiş olsun, nerdeydin?
enver: izmir.
bar sahibi: ıyi, bitmiş ya. buyrun gelin, içerde konuşalım. arkadaşlar bizdendir selo. bir sorun mu var, niye girmiyorsunuz?
erdal: yok, biz iki çift lafın belini kırıyorduk selahattin'le.
bar sahibi: ıyi, ben içeri giriyorum. sonra görüşürüz o zaman. sen ne yaptın zeynep?
erdal: sevdim seni selahattin. selo dersem olur mu? aslına bakarsan selo'cum, anlayacağın biz biraz içtik.
badigard: onu anladık abicim.
erkal: yok, yok, vallahi de billahi de ağzımızla içtik. ıçtik de... içtikçe koydu. artık minareye baktığımız zaman minarenin aleminin göğe doğru yükselişini pakize ilen bulutsuz ay mehtaplı bir gecede hiç mi hiç izleyemeyecektik demek. başımı tüyler gibi, kediler gibi, temiz tülbentler ve mendiller gibi kokan pakize'nin dizlerine koyamayacaktım.
badigard: hatun meselesi mi, pakize makize?
erdal: selo'cum bana sorabilirsin ben söylerim. sait faik'i bilir misin? şimdi biz bu sait faik'in evine gittik, geçen akşam, burgaz'a... kapıyı çaldım, açan yok.
badigard: abicim adam öleli elli yıl var.
erdal: ben de onu dedim, enver babaya, enver baba dedim. biz bu kapıyı çaldık ama sait faik öleli elli yıl oluyor, nasıl açsın kapıyı, dedim. hem bak selo, düşünsene biz kapıyı çalsak kapı da açılsa, kapıyı açan da bekçi filan değil de sait faik olsa altımıza sıçmaz mıyız abicim. ben sıçarım misal. allahtan açmamış. ben bunun üzerine bağırdım pencerlere doğru, çıksana lan dedim, faik beyin oğlu, panco'nun arkadaşı! sen beni dinliyor musun?
badigard: dinliyorum abicim.
erdal: en son ne dedim.
badigard: çıksana lan faik beyin oğlu, panku'nun arkadaşı demişsin. bu faik beyin oğlu beşiktaşlı mıdır?
erdal: niye sen beşiktaşlı mısın? beşiktaşlıysan, taşın bizim takımı al, bir gözü kör, ötekisi amatör kümeye bakar, topçular desen evlere şenlik: karıya bakar, kıza bakar.
badigard: yok abicim ben beşiktaşlıyım, öyle kalayım.
erdal: hepimiz beşiktaşlıyız bir yerde selo'cum.
enver: hadi bize müsaade. zeynep çağırıyor.
erdal: ...dedi, ben kırdım, gerisini bilmiyorum. senin anlayacağın selo, şu ışıklı evde bir gavur karısı var, ondan geliyorum. kocası afganistan'a gitmiş, ben karıyla bütün gece içtim. gecenin bir yarısı kocası dönmesin mi.
selahattin: harbi mi diyorsun abicim.
erdal: yok be selo, yalandan, hulyadan be. senin anlayacağın selo, ben bu ab'ye gıcık oldum. sonra sen de karşıma geçip damsız almıyoruz, giremezsin deyince tepem attı. olan biten bu. hadi ben seni rahat bırakayım, kızlar, biralar kaçmasın.

0 kaşıntı:

Yorum Gönder