entarisi dım dım yar

kemal: iyi iş çıkardık arkadaşlar, eşyaları toparlayın, çıkışta içmeye...
emre: harbi iyi miydi abi?
kemal: oğlum sadece ben mi diyorum iyi diye; görmedin mi seyirciyi...
emre: gördüm de abi, ne bileyim, ben biraz zayıf kaldım, adam ilk perdeye "radyo tiyatrosu" filan dedi. hep benim yüzümden.
kemal: ulan topu topu bir kişi. ha, önemli bir şey ama biraz daha çalışacaksın demek ki. hem sen eşyalarını topladın mı?
emre: topladım abi hazırım. nereye gideceğiz?
kemal: şu göz kalemini de sil de akşam akşam belamızı bulmayalım.
emre: nereye gideceğiz? annemi arayıp söylemem gerekiyor.
kemal: o senden önce davrandı galiba.
emre: nasıl?
kemal: ulan, sana telefon veren de kabahat.
emre: ha, bi' saniye. yok abi, benim telefonum değil, bu sefer seninki çalıyor.
kemal: çok mu komik lan... e, biraz komik, evet; ama sen gene de gülme.
emre: açmayaca'n mı abi. kimmiş?
kemal: eski sevgilim.
emre: yağmur mu! siz ayrılmadınız mı on'la?
kemal: ayrıldık da. vardır bi' karın ağrısı.
emre: hadi iyisin, geceyi boş geçirmeyece'n.
kemal: şş, sus bakalım, dinleyelim... alo, yağmur?
"yağmur": kemal, ben özlemlere gitmek istiyorum.
kemal: git o zaman, canım.
"yağmur": ama ben seninle gitmek istiyorum.
kemal: canım, biz ayrıldık ama biliyorsun. hem şimdi...
"yağmur": biliyorum odtü'desin.
kemal:...
"yağmur": o kadar da sevmedin mi beni! çok güzel kız var mı oralarda?
kemal: sana ne!
"yağmur": gülme öyle, özledim seni. sarkmıyorsun di' mi kızlara?
kemal: yo', gayet de sarkıyorum... sevgili "eski" sevgilim benim.
"yağmur": öyle deme, üzülüyorum.
kemal: bitirmeyi benden çok isteyen sendin. bu nasıl bir cümle oldu lan böyle?
"yağmur": gelmeyecek misin?
kemal: neredesin sen bakayım? bu arada ne kadar içtin? daha doğrusu ne içtin sen. gerçi iki bardak bira da yeter ya sana.
"yağmur": ot.
kemal: oha!
"yağmur": kötü mü yapmışım. özledim seni. gel.
kemal: neredesin pekiyi, nereye geleyim.
"yağmur": kolej'deyim.
kemal: iyi ya işte, atla bir taksiye, 5 milyon tutmaz oradan. özlem öder paranı. ben de sonra geçerken uğrarım belki.
""yağmur": belki mi! sen beni hiç sevmedin.
kemal: arkadaş, o nasıl bir otmuş öyle; dilini peltek yapmış ama maşallah minval hep aynı.
"yağmur": doğru söyle, yeni kız var di' mi, hayatında?
kemal: olabilir... de bundan sana ne.
"yağmur": vardır tabii, boş kalmazsın sen.
kemal: yani?
"yağmur": yani'si var mı... özledim ben seni.
kemal: iyi, iyi neyse, ben gelirim, tam yerini söyle bir saate filan olurum orada.
"yağmur": bir saat çok. hem sen bir saat dersin, üç saate anca gelirsin.
kemal: gelmeyeyim o zaman.
"yağmur:"...
kemal: ama bak çok kötüysen polis molis alır. polis molis neyse de oralar tekin değildir şimdi. sen atla taksiye. ben özlem'i ararım, o alır seni. hatta, sen ara özlem'i, gelsin alsın seni.
"yağmur": ben seni istiyorum.
kemal: bu saatte seni isteyecek çok kişi var oralarda.
"yağmur": bir şey olmaz bana. sen gel.
kemal: iyi, demir köprünün oradaki taksi durağına geç. o abilerden zarar gelmez. orada bekle beni.
"yağmur": hemen gel ama...
kemal: aaa... hem ben de tam onu söylecektim, gecikirsem merak etme. dekorları filan toplayacağız.
"yağmur": oyun nasıldı?
kemal: gerçekten merak ediyor musun!
"yağmur": ...
kemal: ha, şöyle. tamam ben kapatıyorum şimdi. tamam mı?
"yağmur": tamam. seni seviyorum.
kemal: bu konuyu sonra konuşsak... ben ne döndüğünü tahmin ediyorum ama neyse gelince konuşuruz.
"yağmur": ne demek istiyorsun!?
kemal: hadi canım, konuşmaya devam edersek ben çok gecikece'm. hadi canım, hadi bakayım. bir saat sonra... dur: nerede?
"yağmur": köprünün ayağında.
kemal: hangi köprü?
"yağmur": demir köprü.
kemal: aferin. görüşürüz.
"yağmur": hoşçakal.
emre: kapattı mı?
kemal: kapattı, ne yapaca'n?
emre: yok bir şey abi, ne olsun.
kemal: sıratma lan.
serhan: eski sevgili iyidir, kemo, hadi iyisin.
kemal: la, bi' siktirin gidin.
serhan: ne var abicim, şu gece benim eski sevgilim arasa durmazdım.
kemal: onun derdi başka.
emre: neymiş abi?
serhan: ne olursa olsun seks var mı abi sen onu söyle.
kemal: var amına koyyim, var.
tuğba: yağmurla mı?
kemal: hayda sen nereden çıktın. pardon, bu arada canım, canımı sıktılar.
tuğba: gözde ne olacak?
kemal: gözde'yle daha tanışmadım bile.
tuğba: valla' çok uzun sürmez tanışmanız.
serhan: kız hazır abicim.
kemal: öyle mi lan. ama yağmur sarhoş olmuş. daha doğrusu ot çekmiş. iki birayla zom olur bu. şimdi söz de verdik.
serhan: ha, riske girmeyeyim diyorsun?
kemal: he, amına... hadi bu serhan iti gülüyor, sen de mi emre?
emre: adam haklı abi.
kemal: şş, bakın ben bunu eve bırakırım, sonra yanınıza gelirim, gittiğiniz yerden arayın, er geç gelirim ben.
tuğba: ha, ha, biliriz biz o geç gelmeyi.
serhan: sen gelmezsin abicim. anlatma bize şimdi.
kemal: siz gene de bir arayın, tamam mı?
tuğba. tamam, tamam, ben ararım.
kemal: hah, şöyle... bizim teknik sorumluları da çağırın, gelirlerse gelsin onlar da içmeye.
serhan: yok abi biz onlara rakı sözü verdik. bugün dinleneceklermiş.
kemal: iyi, hadi bana eyvallah.
emre: beline kuvvet abi.
serhan: vallaha ben demedim.
kemal: ulan! neyse... haksız da sayılmaz velet...

bir saat sonra...

kemal: n'aber? hayda... ha, yarım saat geciktim diye. anca geldim ya. bak gene başlayacaksak..? abi, bizi seyran'a kadar atabilece'n mi?
taksici: olur, atla. bu bayan, senin sevgilin mi?
kemal: gündüz açarsın di' mi abi?
taksici: mesafe kısa... ama sen tanıdıksın.
kemal: olsa gündüz açtırır mıyım abi...
taksici:...
kemal: sağol abi.
taksici: yenge ağlayıp...
kemal: incesu'dan girsek daha iyi olurdu abi.
taksici: buradan gireyim o zaman. bu saatte polis molis olmaz.
kemal: nasıl gidiyor işler abi?
taksici: çok şükür, abi, geçinip gidiyo'z. gececiyim ben.
kemal: biliyorum abi.
taksici: he, işte, bilirsin; ama sarhoş adam bile "gündüz" diye tutturur. ne anladım ben bu işten. kaldıracaklarmış.
kemal: gece tarifesini?
taksici: evet, iki kuruş kazanıy'oz, onu da elimizden alacak hükümet. bunların başı hep o...
kemal: buradan sağa dönelim abi.
taksici: buradan mı? yenge sızdı mı?
kemal: kuzenim abi, biraz içmiş herhalde... evin anahtarını unutmuş.
yağmur: kuzen mi!
taksici: tanıdık anahtarcı var, arayalım istersen.
kemal: yok abi, ben de vardı yedeği. bunun huyudur.
yağmur: bu mu; sen bana "bu" mu dedin?
kemal: tamam, kuzen; onları sonra konuşuruz. müsait bi' yerde.
taksici: burası uygun mu?
kemal: olur abi... ne kadar tuttu?
taksici: dört buçuk milyon...
kemal: sağol abi; üstü kalsın.
taksici: eyvallah.
kemal: hayırlı işler abi.
taksici: sana da hayırlı işler abi.
kemal: ...
taksici: daha sert kapatırsan abi... biraz daha sert vur.
kemal: ...
yağmur: ne dedi o?
kemal: yok bi' şey, zevzek zevzek konuşuyo' işte.
yağmur: kaba adam...
kemal: biraz sessiz ol; apart...
yağmur: ama iyi söyledi.
kemal: kaç tane içtin bakayım, sen?
yağmur: vurmaycak mısın yani?
kemal: sussana biraz kızım.
yağmur: ne var, özledim seni. sen de özledin mi beni?
kemal: ...
yağmur: git o zaman, ben giderim tek başıma.
kemal: iyi, peki', hadi görüşürüz. yukarı çıkınca balkondan bir el et; tamam mı?
yağmur: dur, nereye gidiyo'sun?
kemal: git, dedin ya.
yağmur: canına minnet tabii... git git orospuların bekler seni.
kemal: hadi eyvallah...
yağmur: kızdın mı?
kemal: kapının önünde öpmesen olmaz mı?
yağmur: iyi, tamam, ama sen de geliyorsun.
kemal: dur, zile basma; cenk uyuyormuş. "çaldırın, ben açarım," dedi özlem... alo özlem, biz geldik canım.
"özlem": tamam canım, açıyorum.
yağmur: n'aber canım?
özlem: iyiyim... geçin bakalım içeri... ben de b... hoca'nın ödevini yazıyordum. yatağınızı serdim. çarşaflar yeni.
kemal: sağol canım, ne gerek vardı.
özlem: kahve yapayım mı size.... kendime de koyaca'm.
kemal: sen otur, biz yaparız.
yağmur: hı, biz yaparız.
kemal: otur sen şöyle... ben yaparım.
yağmur: yok ben de gelece'm.
kemal: iyi gel o zaman amına... tövbe tövbe.
yağmur: yapacak mısın?
kemal: kızım sana ot içireni bir yakalasam... ha, yeri gelmişken... özlem ketıl nerede?
özlem: pardon masada unutmuşum.
kemal: şekersiz içiyordun di mi sen?
özlem: evet...
yağmur: ya ben, ya ben?
kemal: yağmur, alçak sesle konuş, cenk uyanacak.
yağmur: bir daha söyle...
kemal: alçak sesle konuş, dedim.
yağmur: onu değil; başta söylediğini...
kemal: ...
yağmur: söylemezsen avazım çıktığı kadar bağırırım.
kemal: ...
yağmur: bir, iki...
kemal: tamam ulan: yağmur.
yağmur: düzgün söyle.
kemal: yağmur.
yağmur: "cu'm" da demiştin.
kemal: yağmurcuğum.
yağmur: bayılıyorum... çok özlemişim seni.
kemal. şimdi de ağlayacak mısın?
yağmur: na'p'ıyım, seviyorum seni...
kemal: bunu o elemanın evine giderken düşünecektin.
yağmur: kimin evine?
kemal: selim'de değil miydin?
yağmur: kıskandın mı?
kemal: pek kıskandım diyemeyeceğim... hayırlısıyla bir sevişeymiş'iniz.
yağmur: ama ben seni seviyorum.
kemal: ne zaman anladın bunu: eleman sana abanınca mı!
yağmur: nereden biliyorsun bunları...
kemal: biz birlikteyken bile adam sana hastaydı.
yağmur: fark etmiş miydin?
kemal: en az senin fark ettiğin kadar..
yağmur: gerisini de bil o zaman.
kemal: yattınız mı bari?
yağmur: asla, onunla yatar mıyım ben hiç?
kemal: valla' bence oraya o niyetle gitmişsin ama...
yağmur: tam öyle sayılmaz... ders için...
kemal: tamam ders için olsun. adamın sana zaafı olduğunu biliyordun?
yağmur: ...
kemal: sırada bekliyordu yani... ben kızmam ribauntçuya... durumu anlatıyorum sadece...
yağmur: kıskandın sen onu.
kemal: aslına bakarsan kıskanmadım. yatsanız daha mutlu bile olurdum.
özlem: siz ne konuşuyorsunuz öyle fısır fısır, kahvelerin brezilya'dan geleceğini tahmin etmiştim.
kemal: pardon canım.
özlem: tamam, tamam ben aldım. ben hemen geçiyorum salona. çifte kumrular sizi.
yağmur: duydun mu ne dedi?
kemal: duydum. sen daha önce aradın yani özlem'i?
yağmur: evet, aradım: ne olacak?
kemal: eşeğin ziki olacak.
yağmur: ben seninkini istiyorum.
kemal: ot bayağı yaramış sana... neyse ne diyordum.
yağmur: burası çok soğuk; kahveleri alıp odamıza geçelim.
kemal: iyi öyle olsun.
yağmur: canım, biz odaya geçiyoruz, sana iyi geceler.
kemal: iyi geceler, canım. seni de böyle gece gece rahatsız ettik ama...
özlem: ne önemi var canım. görüyo'sun zaten. siz keyfinize bakın.
kemal: pekiyi canım. kolay gelsin.
yağmur: kemal, gelmiyor musun?
kemal: geliyorum canım, geliyorum.
....
kemal: hemen yatağa uzanmışsın. biraz konuşsaydık.
yağmur: ne konuşacağız şimdi. sen de uzan şöyle yanıma. kapıyı iyice kapadın mı?
kemal: ne oldu, ayıldın herhalde: utanmaya başladın yeniden?
yağmur:ne var canım şuraya uzansan... uzan öyle konuşalım. hem ben yatmadım diyorum selim'le...
kemal: yatsan ne olacak kızım. sevgilim değilsin bir şey değilsin.
yağmur: o yatmak istedi, ben izin vermedim. yanaştı ama çok istedi - kıskandın mı?
kemal: hayır, eğer şu anda burada olmasam ben de başka birinin evinde olmayı düşünüyordum. ikimiz de yalnız insanlarız.
yağmur: ben sensiz yapamıyorum ama kemal!
kemal: bensiz yapamadığın için mi gittin elin evine?
yağmur: ne yapayım, beni terk ettin sen?
kemal: ben mi terk ettim! birlikte karar vermedik mi? sen demedin mi "bu böyle gitmez: hayatına bir çekidüzen ver, işe gir", filan diyen sen değil miydin?
yağmur: halt etmişim. ben sensiz mutsuzum kemal.
kemal: ne zamandan beri?
yağmur: selim'in beni öpmeye çalıştığuı andan beri.
kemal: ha, şöyle: dökül bakalım.
yağmur: ne varmış, dökülmeyecek! evet, ona gittim, seni unutamıyordum, unutmam gerekiyordu ama. ama yapamadım. sen aklıma geldin.
kemal: öpüşürken mi?
yağmur: öyle olsa burada olmazdık.
kemal: büyük başarı...
yağmur: ısrar etti, ben karşı koydum. kaçtım. kafam güzel diye ona veririm sandı. biraz daha zorladı.
kemal: ben de olsam zorlardım. hatun eve gelmiş, otu takılmış, başbaşayız... öpme mesafesinde de bulunduğumuza göre işler o reddeye gelmiş demek ki...
yağmur: ama ben kaçtım.
kemal: bence ayıp etmişsin.
yağmur: kırıyorsun beni.
kemal: sen de yordun beni ama.
yağmur: ben'le sevişmeycek misin?
kemal: sevişirsek yeniden sevgili mi olmuş olacağız?
yağmur: olmaz mıyız?
kemal: o zaman sevişmeyelim.
yağmur: bi' saniye...mmmh...
kemal: yavaş!
yağmur: sen şarap mı içtin?
kemal: bravo: bir saat sonra büyük keşif.
yağmur: ama çok güzel olmuş ağzın.
kemal: öpmez misin!
yağmur: öperim.
kemal: soru değildi.
yağmur: sen gey mi oldun yoksa?
kemal: al bak işte, hepiniz aynısınız - zorla dedirttin. ben bunu yer miyim?
yağmur: yemez misin?
kemal: helal olsun valla'... mmmh... iner misin üstümden!
yağmur: tamam, ben alta geçeyim.
kemal: hayda...
yağmur: dur gıpraşma: benim olacaksın.
kemal: iyi, anasını sat'ıyım.
...
kemal: dur, biraz, telefonum çalıyor... nerede bu telefon?
yağmur: al, tuğba'cığın arıyor.
kemal: alo... canım... iyiyiz, iyiyiz... ha, evet, yağmur'layız... konuşuyorduk... yeni girdik içeri; ondandır... tamam yav, dediğin gibi işte...
yağmur: "sevişiyor musunuz" dedi: di' mi?
kemal: yok bir şey canım... dışarıdan geldi ses. nerdesiniz siz?... yok, yok; gelirim her'alde... siz takılın hele... evet, aslında....öyle gibi görünüyor... tamam, ben ararım sizi... çocuklara selam söyle... eyvallah... dur, bi' rahat dur canım. iki dak'ka konuşturmadın şurada.
yağmur: her şeyini özlemişim.
kemal: yavaş biraz, hah böyle iyi. dur bakayım: hah, kapatmışım. yavaş, yavaş kızım; koparaca'n.
yağmur: yerim bile ben onu.
kemal: iyi canım, ye o zaman. ikimiz de kurtuluruz. agh! tö'be, tö'bee! yağmur...
yağmur: bir daha söyle..
kemal: tamam, söylerim - sen devam et - ...
yağmur: emredersiniz sahip.
kemal: hayda?
yağmur: yatakta feministliğin bir sınırı var.
kemal: iyi. şimdi senin kafan güzel ya - cevap verme sen, çalışmaya devam et - ben altı ay sonra askere gidece'm. biz büyük ihtimalle bu geceden sonra gene kavga niza devam ederiz ilişkiye. ama sen o gün gelince "seni bekleyeceğim" diyeceksin, ben sana diyeceğim ki 'beni bekleme', ha, yok, biliyorum,inanıyorum, harbiden beklersin. yeter ki sevgilin olayım. yeter ki o boşluk dolsun. şu anda artık çok az şeyi anlayabiliyorsun - çoğunu hatırlamayacaksın bu gecenin - ama sana neden beni bekleme dediğimi hiçbir zaman anlayamayacaksın.
emin ol, ben de askerde - son yattığım kadın sen olsan da - belki de bu yüzden seni en fazla bir kez düşüneceğim. o zaman, şimdi seninle niye sevişiyorum diyeceksin? ... ama diyemiyorsun. o da benim sana olan şu kadarcık zaafım olsun. seni suçlamıyorum. ama bil ki ben uzun sürecek o erken mahşer döneminde yalnız kalmaktan çok hoşnut olacağım. mahşer dönemi nasıl bir benzetme lan?! emin ol; 31 bile çekmeyceğim. neyse bu kadarı yeter. neyi anlamayacağını anladın mı?
yağmur: anladım.
kemal: eminim anlamışsındır! o, çarşaf da buz gibi olmuş. gıpraşma, benim olacaksın.

0 kaşıntı:

Yorum Gönder